Edip Cansever’in
“Yerçekimli Karanfil” Şiirinin Çözümlemesi
Giriş
Tam adı Ömer Edip Cansever olan
yazar, 8 Ağustos 1928 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İstanbul Erkek
Lisesinden mezun olduktan sonra girdiği Yüksek Ticaret Okulu’ndaki eğitimini yarım
bırakarak babasının Kapalıçarşı’daki dükkânında ticaret hayatına atılmıştır.
İstanbul Hadımköy’de askerlik görevini bitirdikte sonra 1976’ya kadar Kapalıçarşı’daki
dükkânında antikacılık yaptı. Nevzat Üstün ile birlikte Nokta dergisini
çıkarmıştır. 28 Mayıs 1986’da hayata gözlerini yummuştur.
Yerçekimli Karanfil, dili ve
söylemiyle, imge kullanımı ve anlatımdan yana olan duruşuyla Cansever şiirinin
ana merkezine oturmuştur. Edip Cansever, bu eseriyle İkinci Yeni diye tabir
edilen şairler hareketinin içine girmiştir. Eser 1957 yılında basılmıştır.[1]
Dış
Yapı
Dış yapı; dize, ölçü, uyak, nazım
birimi, nazım şekli ve rediflerden oluşmaktadır. Şiirde bu kavramların kullanım
alanlarını ortaya çıkararak, bir biçim oluşturulur.[2]
Bu yönden Edip Cansever’in Yerçekimli
Karanfil şiirine bakıldığında; bir
beşlik ve iki dörtlükten oluştuğunu söyleyebiliriz.
Bu bağlamda Yerçekimli Karanfil şiirini
tümdengelim yöntemiyle incelemeye alacağız. Toplamda 13 dizeden oluşmaktadır.
Bu yönüyle hacim olarak kısa bir şiirdir denilebilir. Ayrıca; dizelerin kendi
başlarına tek bir anlamı olmadığı ve şiirde süreğen dizenin[3]
oldukça fazla kullanıldığı açıktır. Üç örnekte iki dizelik süreğen dize, bir
örnekte üç dizelik süreğen dize, yine bir örnekte dört dizelik süreğen dize örneği
bulunmaktadır. Aşağıda şiirden alınan örnekte, dört dizelik süreğen dizenin
kendi başına bir dörtlük oluşturduğu görülmektedir.
“Sen o karanfile eğilimlisin, alıp
sana veriyorum işte
Sende bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele”[4]
Şiirde kırık dize örneğine
rastlanmamaktadır. Toplam 76 kelimeden oluşan şiir, kelime dağarcığı olarak
tasarruflu bir sayıya sahiptir. Bu 76 kelimenin, 16 sı fiil, 60’ı isim
kökenlidir. Şiirin cümle yapısına bakıldığında kuralsız cümlelerin daha
ağırlıkta oldukları ortadadır. Şiirde ölçü olarak serbest biçim kullanılmıştır.
Uyak ve redif içermemektedir. Şiire soru cümlesi ile başlanmış olup, şair
öznesi burada ilgi çekici bir başlangıç yapmayı hedeflemiştir. Bu soru şair
öznesi tarafından bilinmektedir ve hemen cevaplandırılmıştır. Şiirin sekizinci
dizesinde yine aynı şekilde soru cümlesi ile başlanmış ve cevabı ardından
verilmiştir.
İç
Yapı
Şiir kitaba adını veren eser olduğu
için önemli bir yere sahiptir. Genel olarak şiirin iç yapısını irdeleyeceğimiz
bu bölümde, baştan sona doğru akışsal bir yöntem kullanılacaktır. Şair öznesi,
şiirin başında bir soru cümlesi kurmuştur. Bu soru cümlesinde, karşısına bir
nesne, kişi veya bir topluluğu aldığı görülmektedir. Bu sebeple soru, şair
öznesinin kendince bildiği bir noktayı işaret etmektedir, bu soru ile
bilmediğini öğrenmek değil, bildiğini dışarıya bildirmeyi amaçlamaktadır. Şair
öznesinin kendi içinde bildiği ama bir türlü dış ses ile söyleyemediği, bu soru
ile aktarılmaktadır.
Sonrasında az az yaşıyorsun içimde cevabıyla, şair öznesinin kendi dünyasına
girdiğini ve buradakine bir seslenme olduğu görülmektedir. Şair kendi iç
dünyası ile olan bağlantısını sorular ve cevaplar şeklinde ulaşmıştır. Az az yaşamak söylemi şair öznesinin,
iç dünyasının sancısına işaret etmektedir.
Az az yaşamak, yaşamak ve yok olmak arasındaki ince çizgide gelip gidişin
göstergesidir.
Şiirin ikinci dizesinde, bir
birlikteliğe karşı duyulan özlem aktarılmaktadır. Güzel söylemi bu birlikteliğin getireceği sonucun bir göstergesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiirin birinci dizesinde başlayan yalnızlık,
bundan sonra yerini şair öznesinin beraberliğine işaret etmektedir. Şair öznesi
beraberce yaptıkları olayları üçüncü dizesinde yer vermiştir. Rakı içmek
beraber yaşanılan bir durumdur. Ayrıca şiirin tümüne bakıldığında şairin tüm
fiilleri şimdiki zaman çekiminde kullandığı ortadadır. Bu durum şiirin
genelinde bir şiir-hikaye çıkarılabilmektedir. [5]
Artzamanlı
bir gidişat görülmektedir. Şairin üçüncü dizede gibi edatıyla bağladığı içe karanfil düşmesi deyimi alışılmadık
bağdaştırmadır. Düşme eylemi, dünya yüzeyindeki yerçekimi ile açıklanmaktadır.
Şiirin başlığındaki karanfil imgesinin önünde barındırdığı söylemi harekete
geçirdiği görülmektedir. Karanfil düşmesi alışılmış bir durumdur ancak insanın
içine karanfil düşmesi alışılmadık bir alışılmadık bir söylemdir. Burada
okuyucunun şimdiye kadar bildikleri şairin bir imgesiyle açıklanmaktadır. Gibi benzerlik edatının, rakı ve karanfil
imgeleri arasında bağıntı kurduğu ortadadır. Çünkü; içmek eylemi ile içe
düşmesi eylemi arsında da bir paralellik bulunmaktadır. Bu iki eylemin,
nesneleri arasındaki bağıntının bulunması zordur. Şair, özlemini paylaştığı
kişi ile Şair özlemini paylaştığı kişi ile sunduğu bir hareket tasvirinden
sonra ortam tasvirine geçmiştir. Burada da yine okuyucunun karşısına
alışılmamış bir bağdaştırma olan ‘ağacın işlemesi’ vakası çıkmaktadır. Bu
işlemi sesi ‘tıkır tıkır’ olarak verilmiştir. Tıkır tıkır kelimesinin
oluşturduğu söylem bize saat işleyişini hatırlatmaktadır. Saatte zaman
kavramının yöneticisi durumundadır. Burada şair zamanın devam olarak
işlediğini, bu zaman akışında midenin ve aklın azalacağını ifade etmiştir. Mide imgesi dünya nimetleri ve geçim
derdi olarak karşılık bulmaktadır. Ayrıca, dünyadaki varlığın ve aklın,
bilginin zamanın karşısındaki acizliğinin de bir göstergesidir. Aslında başta
verilen karanfil imgesinin karşılığı bu mısralarda belirmektedir.
Karanfil imgesinin iyice irdelendiği
ve paylaşıldığı kısım altıncı dizeden itibaren başlamıştır. Başlarda özlem
duyduğu, şimdi yanında olan nesneye bir ithafta bulunmaktadır.
Şairin karanfile yüklemiş olduğu
anlam ortaya çıktığında, bütün şiirin ne anlattığı da ortaya çıkmaktadır.
Burada şu düşünce üzerinden gitmekte fayda var; ‘yerçekimi’ imgesi ne
anlatmaktadır? Dünyanın çekim kuvveti, üzerindeki her nesneyi, maddeyi kendine
çekmektedir. Bu şiirde de karanfil her şeyi kendine çekmektedir. Şair burada, karanfil
imgesi ile ölümü anlatmaktadır. Zamanın işlemesi, bütün canlılar için ölüme
doğru bir yerçekimi oluşturmaktadır. Bu anlam çıkarımından sonra, şairin ne
anlattığını daha iyi bir şekilde ifade etmek mümkün kılınmıştır.
Şiirin
ikinci kısmı olan ilk dörtlükte, ‘karanfile
eğimlisin’ derken, şair öznesinin özlediği nesnenin aslında içindekinin
ölüme yatkınlığını aktarmaktadır. İlk dörtlüğün birinci dizesinde şair öznesi,
‘alıp sana veriyorum’ derken, yine
bir alışılmışlığı da yıkmaktadır. Ölüm paylaşılan bir olay mıdır? sorusu akla
gelmektedir. Şair ilk dörtlükteki dizelerinde ölümü insanlar arasında
paylaştırmıştır. Paylaşılınca daha da güzel olacağını anlatmaktadır. Bu şiirde
üzerinde durulacak bir diğer nokta, ilk beşlikte ana merkezde özlenilen nesne yer
alırken, burada yerini karanfile bırakmıştır.
İkinci dörtlüğün ilk dizesinde, şair
öznesi ve şair özlemi olan nesnenin başlattığı bu eylemin bir sevda şeklinde
büyüdüğü ifade edilmiştir. Ancak şair öznesi, tüm bunları anlattıktan sonra
özlediği nesne/kişi ile olan vakasını, karanfili ona vermekle bitirmişti.
Şair öznesi, özlediği nesnesi ile
başlattıkları bu olaydan sonra, ona varmaya, onunla temas kurmaya, ona
yanaşmaya çalışır fakat öyle olmadığı fark eder. İzaha geçer. Baştan beri
özlediği, bir türlü birleşemediği nesne/kişi ile şiirin sonunda sessizce
birleşmiştir. Bu birleşmeyi şu şekilde açıklamaktadır; ‘beyaza keser gibisine yedi renk.’ Dünyadaki renkler, beyaz rengin
güneş ışığı ile birleşmesi sonucu oluşmaktadır. Şair burada renk imgesini kullanarak,
teklikten çok olmayı anlatmaktadır. Aynı şekilde çokluk temini yukarıda da
dizelerine yansıtmıştır.
Üslup
Edip Cansever daha şiirinin
başlığında alışılmadık bir söyleyiş ile karşımıza çıkmaktadır. Yerçekimli Karanfil o zamana kadar
söylenmemiş bir tarzın imgesi niteliğindedir. Düşünüldüğünde böyle bir tasvirin
olması oldukça zordur. Anlam açısından da okuyucu için zorluk teşkil etmiştir.
Şiirin başlığının verdiği tutum,
başlarda yerini ince bir tınıya bırakmaktadır. Şair bu tınıyı, şiirde yarattığı
hava ile sağlamaktadır. Kelimelerin retoriği ve baştaki ikileme bu havayı
yaratmaktadır. Şairin verdiği hava içerisinde kaybolan okur, yine alışılmadık
bir söylem ile karşılaşmaktadır. Cansever ‘içimize
bir karanfil düşüyor gibi’ benzetmesiyle alışılmamış bir bağdaştırma
yaratmaktadır. Yakaladığı bu havayı ‘ağaç
işlemek’ , ‘karanfile eğilimlisin’ gibi kelime gruplarıyla sürdürmektedir.
Şair şimdiki zaman ile çekimlenmiş fiillere de çokça yer vererek şiirdeki
canlılığı artırmaktadır. Şiiri adeta hareketlendirmektedir.
Kaynakça
Cansever
Edip, Gelmiş Bulundum, Haz.: Bedirhan
Toprak, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011
Çetin Nurullah, Şiir Çözümleme Yöntemi, Öncü Kitabevi Yayınları, Ankara, 2011
Çetişli İsmail, Metin Tahlillerine Giriş/ 1 Şiir, Akçağ Yayınları, Ankara, 2010
Yivli Oktay, Metin
Eloğlu’nun Şiiri, Kurgan Edebiyat Yayınları, Ankara, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder