3 Ocak 2016 Pazar





Edip Cansever’in “Yerçekimli Karanfil” Şiirinin Çözümlemesi




            Giriş
          

  Tam adı Ömer Edip Cansever olan yazar, 8 Ağustos 1928 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İstanbul Erkek Lisesinden mezun olduktan sonra girdiği Yüksek Ticaret Okulu’ndaki eğitimini yarım bırakarak babasının Kapalıçarşı’daki dükkânında ticaret hayatına atılmıştır. İstanbul Hadımköy’de askerlik görevini bitirdikte sonra 1976’ya kadar Kapalıçarşı’daki dükkânında antikacılık yaptı. Nevzat Üstün ile birlikte Nokta dergisini çıkarmıştır. 28 Mayıs 1986’da hayata gözlerini yummuştur.
            Yerçekimli Karanfil, dili ve söylemiyle, imge kullanımı ve anlatımdan yana olan duruşuyla Cansever şiirinin ana merkezine oturmuştur. Edip Cansever, bu eseriyle İkinci Yeni diye tabir edilen şairler hareketinin içine girmiştir. Eser 1957 yılında basılmıştır.[1]
            Dış Yapı
            Dış yapı; dize, ölçü, uyak, nazım birimi, nazım şekli ve rediflerden oluşmaktadır. Şiirde bu kavramların kullanım alanlarını ortaya çıkararak, bir biçim oluşturulur.[2] Bu yönden Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil  şiirine bakıldığında; bir beşlik ve iki dörtlükten oluştuğunu söyleyebiliriz.           
            Bu bağlamda Yerçekimli Karanfil  şiirini tümdengelim yöntemiyle incelemeye alacağız. Toplamda 13 dizeden oluşmaktadır. Bu yönüyle hacim olarak kısa bir şiirdir denilebilir. Ayrıca; dizelerin kendi başlarına tek bir anlamı olmadığı ve şiirde süreğen dizenin[3] oldukça fazla kullanıldığı açıktır. Üç örnekte iki dizelik süreğen dize, bir örnekte üç dizelik süreğen dize, yine bir örnekte dört dizelik süreğen dize örneği bulunmaktadır. Aşağıda şiirden alınan örnekte, dört dizelik süreğen dizenin kendi başına bir dörtlük oluşturduğu görülmektedir.
            “Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
              Sende bir başkasına veriyorsun daha güzel
              O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor
              Derken karanfil elden ele”[4]
            Şiirde kırık dize örneğine rastlanmamaktadır. Toplam 76 kelimeden oluşan şiir, kelime dağarcığı olarak tasarruflu bir sayıya sahiptir. Bu 76 kelimenin, 16 sı fiil, 60’ı isim kökenlidir. Şiirin cümle yapısına bakıldığında kuralsız cümlelerin daha ağırlıkta oldukları ortadadır. Şiirde ölçü olarak serbest biçim kullanılmıştır. Uyak ve redif içermemektedir. Şiire soru cümlesi ile başlanmış olup, şair öznesi burada ilgi çekici bir başlangıç yapmayı hedeflemiştir. Bu soru şair öznesi tarafından bilinmektedir ve hemen cevaplandırılmıştır. Şiirin sekizinci dizesinde yine aynı şekilde soru cümlesi ile başlanmış ve cevabı ardından verilmiştir.



            İç Yapı
            Şiir kitaba adını veren eser olduğu için önemli bir yere sahiptir. Genel olarak şiirin iç yapısını irdeleyeceğimiz bu bölümde, baştan sona doğru akışsal bir yöntem kullanılacaktır. Şair öznesi, şiirin başında bir soru cümlesi kurmuştur. Bu soru cümlesinde, karşısına bir nesne, kişi veya bir topluluğu aldığı görülmektedir. Bu sebeple soru, şair öznesinin kendince bildiği bir noktayı işaret etmektedir, bu soru ile bilmediğini öğrenmek değil, bildiğini dışarıya bildirmeyi amaçlamaktadır. Şair öznesinin kendi içinde bildiği ama bir türlü dış ses ile söyleyemediği, bu soru ile aktarılmaktadır.
            Sonrasında az az yaşıyorsun içimde cevabıyla, şair öznesinin kendi dünyasına girdiğini ve buradakine bir seslenme olduğu görülmektedir. Şair kendi iç dünyası ile olan bağlantısını sorular ve cevaplar şeklinde ulaşmıştır. Az az yaşamak söylemi şair öznesinin, iç dünyasının sancısına işaret etmektedir. Az az yaşamak, yaşamak ve yok olmak arasındaki ince çizgide gelip gidişin göstergesidir.
            Şiirin ikinci dizesinde, bir birlikteliğe karşı duyulan özlem aktarılmaktadır. Güzel söylemi bu birlikteliğin getireceği sonucun bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiirin birinci dizesinde başlayan yalnızlık, bundan sonra yerini şair öznesinin beraberliğine işaret etmektedir. Şair öznesi beraberce yaptıkları olayları üçüncü dizesinde yer vermiştir. Rakı içmek beraber yaşanılan bir durumdur. Ayrıca şiirin tümüne bakıldığında şairin tüm fiilleri şimdiki zaman çekiminde kullandığı ortadadır. Bu durum şiirin genelinde bir şiir-hikaye çıkarılabilmektedir. [5]
            Artzamanlı bir gidişat görülmektedir. Şairin üçüncü dizede gibi edatıyla bağladığı içe karanfil düşmesi deyimi alışılmadık bağdaştırmadır. Düşme eylemi, dünya yüzeyindeki yerçekimi ile açıklanmaktadır. Şiirin başlığındaki karanfil imgesinin önünde barındırdığı söylemi harekete geçirdiği görülmektedir. Karanfil düşmesi alışılmış bir durumdur ancak insanın içine karanfil düşmesi alışılmadık bir alışılmadık bir söylemdir. Burada okuyucunun şimdiye kadar bildikleri şairin bir imgesiyle açıklanmaktadır.  Gibi benzerlik edatının, rakı ve karanfil imgeleri arasında bağıntı kurduğu ortadadır. Çünkü; içmek eylemi ile içe düşmesi eylemi arsında da bir paralellik bulunmaktadır. Bu iki eylemin, nesneleri arasındaki bağıntının bulunması zordur. Şair, özlemini paylaştığı kişi ile Şair özlemini paylaştığı kişi ile sunduğu bir hareket tasvirinden sonra ortam tasvirine geçmiştir. Burada da yine okuyucunun karşısına alışılmamış bir bağdaştırma olan ‘ağacın işlemesi’ vakası çıkmaktadır. Bu işlemi sesi ‘tıkır tıkır’ olarak verilmiştir. Tıkır tıkır kelimesinin oluşturduğu söylem bize saat işleyişini hatırlatmaktadır. Saatte zaman kavramının yöneticisi durumundadır. Burada şair zamanın devam olarak işlediğini, bu zaman akışında midenin ve aklın azalacağını ifade etmiştir. Mide imgesi dünya nimetleri ve geçim derdi olarak karşılık bulmaktadır. Ayrıca, dünyadaki varlığın ve aklın, bilginin zamanın karşısındaki acizliğinin de bir göstergesidir. Aslında başta verilen karanfil imgesinin karşılığı bu mısralarda belirmektedir.
            Karanfil imgesinin iyice irdelendiği ve paylaşıldığı kısım altıncı dizeden itibaren başlamıştır. Başlarda özlem duyduğu, şimdi yanında olan nesneye bir ithafta bulunmaktadır.
            Şairin karanfile yüklemiş olduğu anlam ortaya çıktığında, bütün şiirin ne anlattığı da ortaya çıkmaktadır. Burada şu düşünce üzerinden gitmekte fayda var; ‘yerçekimi’ imgesi ne anlatmaktadır? Dünyanın çekim kuvveti, üzerindeki her nesneyi, maddeyi kendine çekmektedir. Bu şiirde de karanfil her şeyi kendine çekmektedir. Şair burada, karanfil imgesi ile ölümü anlatmaktadır. Zamanın işlemesi, bütün canlılar için ölüme doğru bir yerçekimi oluşturmaktadır. Bu anlam çıkarımından sonra, şairin ne anlattığını daha iyi bir şekilde ifade etmek mümkün kılınmıştır.
Şiirin ikinci kısmı olan ilk dörtlükte, ‘karanfile eğimlisin’ derken, şair öznesinin özlediği nesnenin aslında içindekinin ölüme yatkınlığını aktarmaktadır. İlk dörtlüğün birinci dizesinde şair öznesi, ‘alıp sana veriyorum’ derken, yine bir alışılmışlığı da yıkmaktadır. Ölüm paylaşılan bir olay mıdır? sorusu akla gelmektedir. Şair ilk dörtlükteki dizelerinde ölümü insanlar arasında paylaştırmıştır. Paylaşılınca daha da güzel olacağını anlatmaktadır. Bu şiirde üzerinde durulacak bir diğer nokta, ilk beşlikte ana merkezde özlenilen nesne yer alırken, burada yerini karanfile bırakmıştır.
            İkinci dörtlüğün ilk dizesinde, şair öznesi ve şair özlemi olan nesnenin başlattığı bu eylemin bir sevda şeklinde büyüdüğü ifade edilmiştir. Ancak şair öznesi, tüm bunları anlattıktan sonra özlediği nesne/kişi ile olan vakasını, karanfili ona vermekle bitirmişti.
            Şair öznesi, özlediği nesnesi ile başlattıkları bu olaydan sonra, ona varmaya, onunla temas kurmaya, ona yanaşmaya çalışır fakat öyle olmadığı fark eder. İzaha geçer. Baştan beri özlediği, bir türlü birleşemediği nesne/kişi ile şiirin sonunda sessizce birleşmiştir. Bu birleşmeyi şu şekilde açıklamaktadır; ‘beyaza keser gibisine yedi renk.’ Dünyadaki renkler, beyaz rengin güneş ışığı ile birleşmesi sonucu oluşmaktadır. Şair burada renk imgesini kullanarak, teklikten çok olmayı anlatmaktadır. Aynı şekilde çokluk temini yukarıda da dizelerine yansıtmıştır.
Üslup
            Edip Cansever daha şiirinin başlığında alışılmadık bir söyleyiş ile karşımıza çıkmaktadır. Yerçekimli Karanfil o zamana kadar söylenmemiş bir tarzın imgesi niteliğindedir. Düşünüldüğünde böyle bir tasvirin olması oldukça zordur. Anlam açısından da okuyucu için zorluk teşkil etmiştir.
            Şiirin başlığının verdiği tutum, başlarda yerini ince bir tınıya bırakmaktadır. Şair bu tınıyı, şiirde yarattığı hava ile sağlamaktadır. Kelimelerin retoriği ve baştaki ikileme bu havayı yaratmaktadır. Şairin verdiği hava içerisinde kaybolan okur, yine alışılmadık bir söylem ile karşılaşmaktadır. Cansever ‘içimize bir karanfil düşüyor gibi’ benzetmesiyle alışılmamış bir bağdaştırma yaratmaktadır. Yakaladığı bu havayı ‘ağaç işlemek’ , ‘karanfile eğilimlisin’ gibi kelime gruplarıyla sürdürmektedir. Şair şimdiki zaman ile çekimlenmiş fiillere de çokça yer vererek şiirdeki canlılığı artırmaktadır. Şiiri adeta hareketlendirmektedir.




            Kaynakça
            Cansever Edip, Gelmiş Bulundum, Haz.: Bedirhan Toprak, Yapı Kredi Yayınları,                              İstanbul, 2011
            Çetin Nurullah, Şiir Çözümleme Yöntemi, Öncü Kitabevi Yayınları, Ankara, 2011
            Çetişli İsmail, Metin Tahlillerine Giriş/ 1 Şiir, Akçağ Yayınları, Ankara, 2010
            Yivli Oktay,  Metin Eloğlu’nun Şiiri, Kurgan Edebiyat Yayınları, Ankara, 2013





[1]  Cansever Edip, Gelmiş Bulundum,  s.106-107
[2] Yivli Oktay,Metin Eloğlu’nun Şiiri, s.178
[3] Age.. s.178
[4] Cansever Edip, Gelmiş Bulundum,  s. 20
[5] Çetin Nurullah, Şiir Çözümleme Yöntemi, s.101

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yusuf Alper’in “Psikodinamik Açıdan Abdülkadir Budak Şiiri ve ‘Kapalı Bir Açılım’” Eleştirisinin İnceleme Yöntemleri Yusuf Alper; Varlı...